

Hatice ELMA - Merve KANTARCI
Web sitelerinden konaklama ile ilgili kayıt aldılar fakat konaklama sağlayamadılar.
İçeriye girdiğimde neyi nerede bulacağımı bilemedim. Herhangi bir yönlendirme yapılmadı.
Yemek ihtiyacı olarak sadece birer sandwich dağıtıldı, şaka gibi.
Normalde kurultaylarda, boyunlukların arkasında kurultay takvimi bulunur. Orada böyle bir uygulama yoktu, takvimi kendimiz bulup edindik.
İlgili çeken bir konuşmaya rastlamadım.
Konuşmacılar klasik olarak binlerce, milyonlarca insan arasından başarılı olmuş birkaç kişiydi. Aslında onların başarı hikayelerini dinlemedik, ya da yol göstericiliklerini. Attıkları havanın rüzgarıyla yüzlerimizi serinlettik.
İyisiyle kötüsüyle bir kurultay geride kaldı.
Fatih AKKAYA
BÖTE’liye…
Bir başka sayıda seninle tekrar buluştuk. Karar verdim ki sana adınla hitap etmeyeyim en iyisi. 7.Ulusal BÖTE Öğrenci Kurultay’ından aklımda kalanlardan aktarmak ve sana bahsetmek istediğim şeyler var. MEB Öğretmen yetiştirme başkanı Ömer BALIBEY’ in konuşmaları seni ilgilendirecek cinsten. Elimizden alınması düşünülen öğretmenlik mesleğimizin durumu hakkında sorular karşısında bunalmış olan üst düzey yöneticilerin görevi birbirlerine atması biz değerli öğrencileri hayretler içerisinde bıraktı. Sayın Balıbey’in konuşmaları genel olarak bizim öğretmenlik mesleğini sonuna kadar hak ettiğimizi gösteren bir konuşma oldu. Kendisi bize -doğal olarak da sana- elimizdeki bilgi gücünün kıymetini bilmemiz gerektiğini vurguladı. Hatta “Ağzı açığın malını gözü açıklar yer.” gibi iddialı bir söz de söyledi. Bu kullandığı cümle dışardan çok ağır bir cümle olarak görülebilir. Ama bu serte yakın üslup ile söylenen bu cümle kendimize gelmemiz için yerinde ve zamanında söylenmiş oldu. Çünkü lisans eğitimimiz döneminde aldığımız birçok öğretici dersin ve ileriki hayatımızda işimize çok yarayacak pratik bilgiler şu an bazı insanlar tarafından dikkat çekmeyen objeler olarak görülüyor. Bu çok ama çok doğal çünkü bir insan bir koskoca bir tabloya 2 cm mesafeden bakarsa o tablonun bütünlüğünü görmesi mümkün değildir.
Her gün hayatımızda yeni bilgilerle, yeni sürprizlerle karşılaşıyoruz. Bu seferki olayımız ise öğretmenlik mesleğini hak ettiğimiz yöndeki açıklamalardan sonra diğer farklı dallardan öğretmenlerin bizim görevimizi kolayca yapıp üstüne ek ders ücreti de alabilecekleri haberinin ortaya çıkması oldu. Yani şöyle oluyor; kendi alanınız dışındaki bir derse kısa süreli bir kursa tabii tutularak o dersin öğretmeniymiş gibi girebiliyorsunuz. Hem de ek ders ücreti de almış oluyorsunuz girdiğiniz ders başı saatine göre. İki gün önce bize neler söylenmişti peki şimdi neler söylendi? Herkes hayretler içerisinde kaldı. Ortada bir problem var ve onu çözmek bizim elimizde. Doğal olarak sıra sende, kendini göstermenin zamanı geldi de geçiyor. BÖTE öğrencisi olarak kendinin farkına varıp bu mesleği eline tekrar almalısın. Bir mesleğin yapılması demek onun kendini sonsuza dek sürdürmesi demektir. Sen bu mesleğe sahip çıktığın sürece bu meslek hayatını devam ettirecektir. Ana düşünce ise yine “Kendini geliştirebilmek” olarak belirlendi. Kendini geliştirmek açısından bu kurultaydan çıkaracağın çok fazla ders var. Sana inanan insanları gözünün önünden ayırmayacak ve yeteneklerinin farkına varılmasını sağladıktan sonra kendi gücünü kendin de hissedeceksin. İnan bana bu her şeye değer.
Bu yazı bir konu üzerine yoğunlaştık. Dilerim diğer yazılarda daha da olumlu şeylerle karşına gelmiş olurum. Diğer sayıda görüşmek üzere. :)
İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Kampüsü’nde, 7. Ulusal Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri (BÖTE) Öğrenci Kurultayında konuşma yapan MEB Öğrenci Yerleştirme ve Geliştirme Genel Müdürü Ömer Balıbey’inde konuşmasında yer verdiği, Türkiye de yıllardır tartışılan ve Türkiye’nin kanayan yarası haline gelen eğitim fakültesi öğrencilerin atanma sorununa bir de BÖTE’ linin gözü ile bakalım.
Eğitim Fakültesi öğrencilerinin atanamama sıkıntısının başlarda pek önemsenmedi. Ama gittikçe bu sorunun büyümesi üzerine yöneticilerin bu konu hakkında çözüm üretmeleri gerektiğini fark ettiler. Bunun üzerine çalışmalara başlandı ama farklı ve yanlış politikaların uygulanması bu sorunu çözmek yerine daha da kötü bir hal almasına sebep oldu. Öyle ki on yıl önce atama bekleyen öğretmen sayısı 72 bin iken şimdi 350 bin öğretmen atama bekliyor1. Peki, durumun bu kadar kötü bir hal almasının sebepleri nelerdir?
Bu duruma eski Milli Eğitim Bakanı olan Nimet Çubukçu “Gerekli olmayan alanlarda veya istihdam edilemeyecek bölümlerin açılmış olması ve bu alanda çok fazla sayıda öğretmenin mezun verilmesiyle ilgili bir problem” demiş. Bence de durumun temelinde, üniversitelerin devletten daha fazla ekonomik destek almak için eğitim fakültesinin kontenjanını çok fazla artırmaları yatmaktadır. Bunun yanında ikinci sebep olarak ise, Fen Edebiyat Fakültesi öğrencilerinin formasyon alarak öğretmenlik yapmaları. Bu durumu kabul etmeseler de eğitim fakültesinde dört yıl boyunca eğitim gören öğrenci yerine başka bir bölümden öğrencinin formasyon alarak atanması da bu sorunun büyümesine sebep olmuştur. Emeklilik yaşının geç olması da atanma sorununun artmasına sebep olan başka bir etkendir.
Sorunun çıkmasının ve artarak büyümesinin sebeplerinden yukarıda bahsettik. Şimdi de bu sorunun çözümleri neler olabilir?
Eğitim Fakültesi öğrencilerinin atanama sorununu sebepleri de çözüm yolları da belli iken bu kördüğüme dönüşen atanma sorunu biran önce çözüme kavuşturulmalı. Meslek kişinin ikinci kimliğidir2. Toplumu inşa eden öğretmenlerin ikinci kimliklerini diplomasında değil yetiştirdikleri öğrencilerde göstersinler.
Kaynakça:
[1]: SALMAN, U.Aktaş. “Formasyonun Çöküşü”( 28.04.2012) 26.05.2013< http://tk.bilgi.edu.tr/?m=6>
[2]: BUDAK, Kemal. “Teknik öğretmenlerin mağduriyetinin deşifresi”(05.04.2013) 26.05.2013 <http://www.toplumvesiyaset.com/yaziOku.php?id=1231>
...
« Geri