Teknoloji geliştikçe hayatımıza eşlik ettiği alanlar günden güne artıyor. Özellikle mobil cihaz alanında inanılmaz tüketim çılgınlığının olduğu gözlerden kaçmıyor. Tabletler, dokunmatik telefonlar gibi; artık teknolojik bir cihaza sahip olmayan çok az sayıda insan var diyebiliriz. Bunun sosyal statü ya da alım gücüyle pek bir alakası olmadığı da gözden kaçmıyor. Bir öğrencinin, bir güvenlik görevlisinin ve herhangi bir kurumda çalışan üst düzey bir yöneticinin taşıdığı mobil cihaz aynı olabiliyor Yaptığım gözlemlere dayanarak şunu söyleyebilirim ki; insanların günümüzde ihtiyacı olsa da olmasa da pahalı, gösterişli bir telefona sahip olmayı arzuladıkları görülüyor. Ve bu sebeple çok ciddi paralar ödeyip bu ürünlere sahip oluyorlar. İnsanlar bankaların sağlamış olduğu taksit imkânlarından da yararlanarak ciddi ücretler karşılığında bu ürünlere sahip oluyorlar.

Peki, bu mobil teknolojiye sahip olma arzusunun sebebi nedir? Mobil cihazlarla internet kullanımı yaygınlaştı ve insanlar sürekli sosyal medya aracılığıyla birbirleriyle iletişim kurmaya yöneldiler. Sosyal sitelerin insanları sürekli çevrimiçi tutmak için yaptıkları çeşitli yenilikler ve insanların ilginç anlarını anında paylaşabilecekleri bir platformu sağlamış olmaları bu sitelerin sürekli popülaritesini devam ettirmesine olanak sağlıyor. Bu da akıllara acaba bu kadar sık internet kullanma eğiliminin “ insan sağlığına bir zararı var mı ?” sorusunu getiriyor. Elbette herkes bu konu hakkında bilgi sahibi olduğunu düşünüyordur. “Radyasyon“,“bilgisayara ya da televizyona uzun süre bakmak gözlere zarar verir“,“cep telefonu sinyalleri bebeklere çok daha fazla zarar veriyor“,“kulaklıkla yüksek sesle müzik dinlemek kulağa ve beyine ciddi zararlar verebiliyor“ gibi bilgiler teknolojinin insan sağlığına verdiği zararlar denince akla gelen ilk rahatsızlıklar olsa gerek. Ancak, son zamanlarda sanal dünyada konuşulmaya başlanan, ismini Japonların koyduğu “HİKİKOMORİ” ruhsal hastalığı gerçekten dikkat edilmesi gereken bir hastalık gibi görünüyor. Hastalığın Türkçe karşılığı “sosyal çekilme, elini ayağını çekmek” anlamına geliyor. Aslında klasik İnternet bağımlılığı şeklinde yorumlar da yapılabilir bu konuda. İnternet bağımlılığı: çevrimiçi olarak sürekli oyun oynama isteği ya da sosyal sitelerde uzun süre çevrimiçi kalma isteği gibi insanlar üzerine yapılmış genel bir varsayım. Ancak bu hastalık internet bağımlılığından da öte. Hastalığın ilk çıktığı yer teknoloji devi Japonya, ki buna şaşırmamak gerekir. Hastalık genelde 13-15 yaş arası çocuklarda görülüyor. Çocuklar bir süre sonra ailelerinden kopuyorlar. Ne dışarı çıkmak istiyorlar ne de aileleriyle yemek yemek istiyorlar. Kendilerini odalarına kapatıp günlerce hatta haftalarca odalarından çıkmıyorlar. Yemek yemek, tuvalete gitmek, duş almak gibi insan vücudunun temel ihtiyaçlarını odalarında gideriyorlar ve hayatta herhangi bir amacı olmayan sadece sanal dünyada kendilerine yer edinen kişiler olarak hayatlarını sürdürüyorlar.

Henüz Türkiye’de böyle bir teşhisin konulduğu birisi yok. Dünya günden güne güvenilmez bir hal almaya başladı. Bu sebeple çocuklar da evlerinde daha çok vakit geçirmek zorunda kalıyorlar. Önceleri çocukken sabah dışarı çıkar akşama kadar dışarıda oyunlar oynardık. Fakat şu an playstation, bilgisayar, tablet, cep telefonu ve en önemlisi de bu saydığım cihazlarla internet kullanıcılığının mümkün kılınması bizleri fiziksel olarak dünyadan uzaklaştırıyor. Ailelerin, çocuğum dışarıda olacağına evde olsun daha güvende olur düşüncesi çocuklarının evde vakit geçirmelerini destekler nitelikte. Bu düşünceyi pozitif bir hale getirmek de yine bizlerin elinde. Ebeveynler ve çocuklar teknolojiyi bilinçli şekilde kullanmayı öğrendikleri takdirde; teknoloji asıl amacına uygun şekilde kullanılmış olur. Çocuklarımız hem teknoloji kullanımında bilinçli hem de fiziksel olarak sosyal hayatlarında başarılı olabilirler.

Bu konuda BÖTE mezunları ve biz BÖTE öğrencileri, yani geleceğin teknoloji öğretmenleri de bir şeyler yapabiliriz. Örneğin: İnterneti sağlıklı kullanma üzerine eğitim yazılımları geliştirebilir ya da gereğinden fazla bilgisayar başında vakit geçirmenin hem fiziksel olarak yorgunluğa sebep olduğunu, hem de sürekli elektronik cihazlarla vakit geçiren aile fertlerinin birbirlerine daha fazla vakit ayırmaları gerektiğine dair bilinçlendirme platformları hazırlayabiliriz.

Böylelikle BÖTE öğrencileri olarak bireyleri “sağlıklı olarak teknoloji kullanımı” konusunda bilgilendirebiliriz…

Halil GÜVEL